Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Yüceliğine yüce, mübarekliğine mübarek Allah, dünya semasına nüzul tecellisi eyler ve buyurur:
-Yok mu tevbe eden?... Ki, onun tevbesini kabul edeyim.
-Hani duacı?... Ki, onun duasına icabet edeyim.
-Bağış talebinde bulunan yokmu?... Ki, onu da bağışlayım.”
Hadisi Şerifin tercümesi, kısaca yukarıda arz edildiği gibidir. Ama onun bir manası var ki hiç buna benzemez; iç açan... gönül ferahlatan... göz aydınlatan.
Aşağıdaki cümlelerde o manayı bulacaksınız:
Bilmelisin. Yüce Allah’ın nüzulu bir başkadır. O’nun adına: Ruhani... Nurani... ve Manevi... denir. Sonra bu nüzul tecellisi, özellikle isimlerin hükümlerini, izlerini, yer ve sema boşluğu alanında zuhurlarını göstermekten ibarettir. Keza, cümle vadileri, alabildiğine, önden sona böylece doldurmaktır...
Unutulmamalı ki, bütün bu zuhurlar, yani sema boşluğunda meydana gelen zuhurlar – ama ne olursa olsun, ister hakikat, hakikat babında tümden olsun, isterse gizli, saklı yaratılış yönü ile incelikleri ve remizleri taşısın – hemen hepsi lafızlarla ve harflerle tahakkuk edip, bir gerçek olduğunu gösterir...
Bütün bu olanlar, ahadiyet makamından çoşarak gelir. Öyle bir gizli gecede ki, ona ”Ben gizli bir hazine idim...” mealine gelen Kudsi hadisi ile işaret edilir.
Evet... Yüce Allah daima tecellisini ve zuhurunu meydana getirir. Ama vahidiyeti makamında. Ve öyle bir alemde ki ona ”Bilinmemi istedim... Halkı o sebeple yarattım” Kudsi hadisi ile işaret edilmektedir.
Başta anlatılan ve mevzuumuz olan Hadisi Şerife tekrar dönelim. Özellikle, Allahü Teala’nın o kelamı buyurma şekli üzerinde duracak, ondaki daha başka manaları da anlatacağız.
Şüphesiz, Allahü Teala’nın kelamı bir beşer kelamına benzemez. “O halde nasıl?” diye soracaksınız. Bu sorunuzun cevabını aşağıda bulacaksınız.
Şöyle ki: Allahü Teala, ezeli ve ebedi bir kelamla konuşmaktadır. Ama şekilsiz. Harfin ve sesin verdiği şekilden yana müzezzeh... Ne bir semt var, ne de bir zarf.
Şimdi yukarıdaki cümleleri biraz şerh edelim:
Allahü Teala,”Yok mu tevbe eden?...” buyurdu,
Anlatılmak istenen mana şudur:” Nefsi makamında iken ve onun sıfatlarını takınmış iken tabiatın gereği olan aykırılıkları bırakıp şer’i uyarlığa dönen yok mu?... Evet böyle biri yok mu ki” Tevbesini kabul edeyim?...”
Bu cümlede ise şu mana anlatır:”Evet... hani o kimse ki, nefsinin tabii aykırılıklarını bırakıp şer’i uyarlılığa döner. Ve onun böyle yapmasının bir sonucu olarak Ben de ilahi isimlerin nurları tecellisi yolu ile ona döneyim... Lahuti sıfatlarla ona yöneleyim.”
Şimdi ikinci cümleye geçiyoruz.
Burada Allahü Teala, şöyle buyurdu: ”Hani duacı?...” Bunda aranacak mana şudur: ”Nerede o talip? Ama, rahmet feyzime hak kazanan talip; bir de şefkat fazlıma hak kazanan...”Ama bu talep ve hak kazanmak kalp ve onun sıfatları makamında olacak...”Evet... hani böyle bir talip ve böyle bir duacı?...ki, onun duasına icabet edeyim.”
Bunda anlatılması arzu edilen mana da şudur: ”isimlere has tecelli aydınlığı ile onu aydınlatayım... sıfat inişlerinin şimşekleri ile ona gürleyeyim ve onun sonradan olma ve yaratılma sıfatlarını ifna edeyim.”
Bu sıfatlar, Hakka has hakiki sıfatların beka yüzüne arız olmuşlardır.
Şimdi de üçüncü cümlenin açıklamasına geçelim… Allahü Teala şöyle buyuruyor:
“Bağış talebinde bulunan yok mu?” Bunun manası şöyle anlatılabilir.
Bilhassa ruh ve sır makamında, örtülmeyi ve kapanmayı, gizlenip saklanmayı isteyen yok mu?
-Evet... Böyle bir talebi olan yok mu ki, kibriya örtümle örteyim... Azamet izarımla onu saklayayım?
-Evet... Bütün bunları zati isimlerimden gelen tecellilerle yapayım.
-Böylece onu izafet yolu ile gelen zamandan ve izafet yolu ile kendisinde bulunan benlikten alıp kurtarayım.
-Bütün bunlardan sonradır ki o, Hakiki varlığımdan bir varlık aleminde tahakkuk eder,
-Yine bundan sonradır ki o, örtülmüş olur,
-Yani; Benimle... İsimlerimle... Sıfatlarımla... Fiillerimle. Özellikle taayyün içliğinden ve onun üzerine geçen takyid kaftanından.
Anlatılan örtünme hallerinin yerleri ve belli makamları vardır:
“Fiillerimle ...’ denirken, bu durum nefis makamı ile sıfatlarında olmaktadır.
“İsimlerimle...’ denirken, kalp ve sıfatlarında hasıl olacak setir işine işaret edilir.
“Sıfatlarımla...’denirken, ise ruh ve onun ahkamının kapanacağına işaret edilir.
“Benimle...’denirken ise şüphesiz zata geçirilir. Bunun kapadığı yerler ise, sır ve ondan hasıl olan diğer esrardır.
Şimdi işin sonuna geliyoruz. Bütün bu işlerden sonra olacakları O’ndan duymaya çalışacağız...
Yüce Allah bize şu manayı anlatmak istiyor: ”Ve sen baki kalırsın... Ama sensiz olarak. Ve... sen Ben olursun. Sonra... Ben sen olurum. Sen dahi Bensin.”
Hasılı her şey O’nda ve O olur.
Yukarıdan beri anlatılan manaların tümüne şu Ayeti Kerime işaret edildi:
“Gerçekten ben çok çok bağışlayanım. Ama tevbe edeni... iman edip yarar iş yapanı.” (Ta-Ha Suresi, Ayet-82) Bu manalardan Allahü Teala’ya kavuşmayı anla. Ve bereket bul.